Saturday, September 25, 2010

İnsanları seviyorum, erkekleri değil.

Klasik soru vardır ya hani, "neden yazıyorsun?" diye. Ben biliyorum. Ne "yaz" dedikleri için ne şu üç kuruşluk dünyada olur da üç kuruş daha kazanırım diye. Yazmazsam ben, deliririm biliyorum. En çok sevmem gerekenlere kinim var benim, dünyanın çirkin bir yer oluşu, insanların mütemadiyen birbirinin etine aşermesi, aslında hiç "sevgi-li" olamamış sevememiş sevgililer, sabahın köründe sırf haftalardır aramıyorsun diye "vefasız"lığını yüzüne vurmak için arayan ve hayatın hakkında hiç bi halt bilmeyen, işin komiği tüm bunların mimarı olan babalar, bir yerlerde bir gram nefes için çırpınan kadınlar ve onların celladı olan adamlar var. Bunları yazmazsam deliririm ben, biliyorum. Deliliğe vuruyorum ya o yüzden. Kocaman gülüyorum önce, sonra satırlarca ağlıyorum. Ama en çok en kocaman en güzel seviyorum. Ben o kadar güzel seviyorum ki, en nihayetinde yılanın sözüne kanan ve aptallığına doymayıp elmayı ısıran 2 soysuzdan olan tüm insanlığa yetecek kadar sevgim var benim. Keşke adem yılanın kafasına basıverseydi oracıkta. Keşke erkekler akıllı olabilseydi biraz daha.

Erkekleri sevmiyorum ben, bunu ciddi ciddi oturdum düşündüm. Hayatıma giren hiçbir erkek tam olarak okuyamamışsa içimi, içime gerçek anlamda girememişse, üstelik gözümü açtığımda erkek dediğim ilk insan bile hani kendi kişisel adem'im bile yapamamışsa bunu, sorun bende değil demektir. Ben İsa olsunlar istiyordum oysa, kimi sevsem gerçekten içimden "farkında değil misin?belki de benim kurtarıcımsın" diyorum. Kurtarmıyorlar. Sevmiyorum ama bir şeyi de inkar edemiyorum; büyük şehrin 12 cm topuklularla sendelemeden kendi ayakları üzerinde durmayı bir kişisel zafer olarak kabul eden kadınlarından olsak da herbirimiz tanıştığımız her erkekte o İsa'yı arıyoruz. Erkek nankörse, içgörüsüzse kadın da zayıf o yüzden. Düşündüm de, belki de kadınları da sevmemeliyim.

Kalabalıkta tanıdık bir erkek yüzü, yalnızken başımızı sokacak bir kol; sarıp sarmalanmak istiyoruz yani en nihayetinde. Ve sevişiyorsak eğer tamamen ait olmak istediğimizden; hepimiz Kezban'ız yani bir yerde. Erkekler anlamıyorlar, "artık büyüdün" diyorlar, bir kadının hiçbir zaman büyümediğini, bunu istese de yapamadığını göremiyorlar. Üstelik bunu biz kendimize yapıyoruz, muhtaç olduğumuzu kendimize bile itiraf edemediğimizden, erkekleri de inandırıyoruz başımıza buyruk olduğumuza. Ben değilim. İstediğimde çekip gitme, müdahale ettirmeme hakkı da bulsam kendimde birileri beni durdursun istiyorum.

Yürümekten yoruldum çünkü ben, artık "dur" desinler istiyorum.
Durdurmuyorlar.
Ben de dinlenmek için yazıyorum.
Delirmemek için.