Monday, August 16, 2010


Ben bazen böyle şeyler yazarım

Yatağımı toplamayı sevmem ben, sarılma kokusu kalsın oralarda bir yerlerde isterim. Bulaşık da yıkamam sonra, hem en sevdiğim kir dudak izidir. Cevapsız aramalar umutlandırır, meşgul tonu kıskandırır da beni "aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor" sinyali en çok parçalar içimi. Ulaşılmaz olmasın isterim kimseler, boyum kısa benim eğilip kucaklanayım isterim. Sigara içmiyor olsam günlerce evden çıkmam, hep bize gel isterim ama esasında misafirlikten de hoşlanmam. Sinirlenince ütü yapar, üzülünce yemek yaparım ama yemem. Ağlarken yüzümü yıkamaktan, korkunca su içmekten hoşlanmam. Ne kadar duygu varsa içimde dibine kadar içimi delene kadar yaşamak isterim. Sabahları küstah olduğum kadar çirkin de olurum ve sesim kısıktır hep. Hasta olduğumda gece viski-bal-karabiber, sabah muzlu ballı süt içerim. Sütün kaymağı damağıma yapışırsa üzülürüm, yapışan herşeyden bırakamadıklarımızdan bırakmayanlardan nefret ederim. Ben isterim ki yanmaz yapışmaz teflon tava olayım. İnsanlar metal kaşıklarla değerler ama tenime genelde. Çizildikçe ta içlerine zarar veririm ben de ; haberleri olmadan zehirlenirler. Geceleri hala yalnız uyuyamam ve kimseyle yüz yüze yatamam, nefesini hissetmeyim isterim; ama çok seversem gece uyanıp nefes alıyor mu diye kontrol ederim. Örgü örmeyi bilmem ama zihnimde çok güzel balık ağları örer bir bir toplarım hayallerimi içine. Onların daha haberi yok ama Öykü adında bir kızım, Kayra adında bir oğlum ve yanına yaklaşmaya korktuğum yavru bir köpeğim var. İnsanların yanına yaklaşmaya korkmam ama evime almam, köpeklerdeyse tam tersi. Kışın çok hasta olur, hasta olunca ayaklarımı avcunun içinde ısıtsın sevdiklerim isterim. Küçükken kocam sandığım ayı ahmet adında bir oyuncağım vardı ve erkekler konusundaki zevkim hala da çok değişmedi diye düşünürüm bazen. Çok sevdiklerimi anne gibi koklaya koklaya öperim ve saçlarımın okşanmasından hoşlanmam. Kadınların intiharı seçenlerini erkeklerin haksız yere hapis yatmış olanlarını sevgilinin taze terkedilmiş olanını ve çocukların kimsesiz olanlarını severim. Kimseye acımam ben ama acıları olan insanları kayırır bazen göğsümün arasında uyuturum. Bilekten dirseğe doğru uzanan bir damar, çocukluktan kalma bir yara izi ve yataktan yeni kalkmış gibi görünen saçlar kadar güzel birşey olamaz bence bir erkekte. Kolay kanarım ama kimseyi kandırmam, kandıkça kanamam artar ve o günlerde çocuk kitapları okurum. Sevgilim gecenin bir yarısı evimi bassa ses çıkarmam yastığımın yarısını, bedenimin hepsini kalbimin olandan da çoğunu veririm ona; ama sabah erkenden kahvaltıya gelene surat asarım. Evde yemekleri hep ben yaparım ve kahvenin köpüğünü istisnasız tuttururum; gel gör ki ayakkabılarımı hala bağlayamam ben ve meyvemi biri soymadan yiyemem. Gazete ve dergileri en arka sayfadan okumaya başlamak, kalbimin üstüne yatamamak, evde çarptığım nesnelerden özür dilemek ve yemeğin yanık kısmını sevmek gibi garip huylarım vardır.


Ama en garibi de ne biliyor musun?
Bencilce, etlerini koparmak istercesine, küçük kız çocuklarıyla papatya falı bakacak kadar, kocaman sevdiğime ikna edebilirim ben kendimi.İstersem eğer.

Seninle bi ilgisi yok yani.

2 comments:

  1. Sevgilim gecenin bir yarısı evimi bassa ses çıkarmam yastığımın yarısını, bedenimin hepsini kalbimin olandan da çoğunu veririm ona.... süper bu laf ya,
    MAŞALLAH KUZUM İNSAN KENDİNİ BU KADAR GÜZEL Mİ İFADE EDEBİLİR TÜM YAZI GÜZEL KURGULANMIŞ...BRAWO DERİM SANA Bİ TANEM

    ReplyDelete
  2. yazını beğendim.içeriğinden çok yazış biçimini özellikle.

    ReplyDelete

konuşun bakalım: