Sunday, April 11, 2010


"aradığınız kişi şu an başka biriyle görüşüyor lütfen hatta kalın ya da daha sonra tekrar deneyin"

Son 2 yazıdır "ahlaksızlığa bir övgü" tadında yazdığımın ya da kendimi bir nevi ilişki gurusu gibi gösteriyor olduğumun farkındayım...ama inanın bu sefer konu tamamen kişisel...bir o kadar da kitlesel. Her sabah uyandığında kendini hem çok kalabalık hem de çok yalnız hissetmek, üstelik bununla ilgili suçlayacak kimseyi bulamamak, mütemadiyen traji-komik bir nevrotiklik içinde olmakla ilgili. Bu yazı sandığınızın aksine ne metaforlarla, ne aforizmalarla ne de manifestolarla dolu...ne bir isyan ne de bir meydan okuyuş; tamamen deneysel...


Aldatma hastalığına yakalanmış, yani "serial monogamist" diye adlandırdığımız kişilerden daha da dengesizleri varsa onlar da umutsuz romantikler olsa gerek. Umutsuz romantikler sanılanın aksine etrafta gördüğümüz sevgi pıtırcığı, kusmuk pembesi, "ben 6 yaşımdan beri monogamım ulan!" insanları değil tersine Ted Mosby sendromundan muzdarip olanlar bana göre. Hepimizin etrafında illa ki "ya olm ben bıktım bu işlerden, düzenli ilişki istiyorum,elele tutuşmanın hazzını yaşamak istiyorum,güven istiyorum" deyip her seferinde nasıl oluyorsa kendini ya yalnız ya da zincirleme tek gecelik ilişkiler içerisinde bulan bu tiplerden vardır, ya da hadi kandırmayalım kendimizi 21. yüzyılın ilişki hastalıklarının başını çeken umutsuz romantiklik sendromuna pek çoğumuz bireysel olarak da aşinayız zaten. (tamamen kişisel demiştim!!)


Umutsuz romantikler ne açgözlülüklerinden, ne doyumsuzluklarından ne de canına yandığımın ülkesinde biri karizmatik, diğeri aşağılayıcı bir sıfat olsa da aynı manaya gelen piçliklerinden/kaşarlıklarından tam da biriyle az çok o "uyum"u yakalamışken birden başka yerlere kanalize olmaya başlarlar esasında, bu bir nevi ilişkiler dünyasının ADD'si olsa gerek...Aldatmaktan, yanlış yapmaktan, bir "şans"ı kaçırmaktan ölesiye korktuklarından "ya daha iyisi varsa" demekten kendilerini alamazlar o kadar. Monogamist karşısındakini "şu anda bulabileceğimin en iyisi" diye nitelendirir, aldatan "yenisini bulana kadar en iyisi" der, umutsuz romantik için ise karşısındaki bir süre sonra "en iyisini bulmama engel olan"dan öteye gidememeye başlar.


Şıpsevdilikle umutsuz romantiklik arasındaki ince nüans umutsuz romantiğin herhangi bir yakınlık yaşadığı herkesi kısa bir süreliğine olsa da "the one" olarak görmesinde yatar. Şıpsevdi anın heyecanını yaşarken umutsuz romantik ihtimalleri hesaplar. Şıpsevdi arkasına dönüp bakmaz, umutsuz romantik önü hariç her yere bakabilme potansiyeliyle dolar taşar. "Şu kapıdan içeri giren belki hayatımın aşkı ama ben şu an buradan kalkarsam onu sonsuza kadar kaybedeceğim" paranoyasını yaşamaktan kapıdan girenin kim olduğuyla dahi ilgilenemez...Umutsuz romantik ne yüksek libidosundan, ne tüm suçu attığı alkolün etkisinden ne de mükemmel kimya uyuşmasından, yalnızca bir "deneme sürüşü" isteğinden bir anda öpüşür sizinle...ve yine aynı şekilde ne frijitliğinden, ne kötü öpüştüğünüzden ne de ahlaki tabularından bir anda geri çeker kendini.


Masalların tersine öptüğü kim varsa 1 dakika öncesinde prensken bir anda kurbağaya dönüşür umutsuz romantiğin gözünde...ve işin açıkcası prensin kiminle seviştiği de pek umurunda değildir!

No comments:

Post a Comment

konuşun bakalım: